20 Mart 2015 Cuma

UMUTSUZLUK ÇIKMAZI...


  
Hepimiz belli başlı kabuslar görürüz. Yaşımız ilerledikçe kabuslarımız da değişir, farklı bir hal alır ama hissiyat hep aynıdır. Çaresizlik hissi…
Benim küçük yaşlarda en sık gördüğüm kabus; karanlık ve ıssız bir sokaktayım ve evimi arıyorum. Kaybolmuşum, koşuyorum, bağırıyorum ama sesim çıkmıyor, tam yaklaştım sanıyorum, oysa tam da başladığım yerdeyim. Aynı sokaktan defalarca geçiyorum, tanıdık bir yüz arıyorum ama insanların yüzlerini karartı olarak görüyorum. Labirent gibi sokaklar, ses yok uğultu var sanki…
Rüya olduğunu anlıyorum, kendimi uyandırmaya çalışıyorum, gözlerimi kırpıştırdığımı hissediyorum. Sonunda kan ter içinde uyanıyorum. Etrafıma bakınıyorum ve sonra kocaman bir ohhhhh çekiyorum. Rüyanın etkisinden kurtulmak için su içiyorum.
İşte bu yukarıda bahsettiğim şeyi ben şu an gerçek hayatta (ki şayet gerçek hayatsa) yaşıyorum ve uyanamıyorum. Hala o karanlık, ıssız, labirent gibi olan sokaklarda koşuyorum. Yolumu, evimi bulmaya çalışıyorum. Sesimi birilerine duyurmaya çalışıyorum, sanki çığlığım içime kaçıyor gibi… Bir ara kalabalık bir sokağa giriyorum, çevremde hızlı hızlı bir yerlere yetişmeye çalışan insan kalabalığı var, yardım istemek istiyorum, gözlerine bakıp haykırmak istiyorum ama yüzlerinde karartıdan başka bir şey görmüyorum. Beni dikkate bile almayıp, hızla yollarına devam ediyorlar.
Bir ara pes edip, yere oturup, bacaklarımı kıvırıp, kendime doğru çekip, kafamı da gömüp hiçbir şey yapmadan oturmak istiyorum. Sonra pes etme, koş diyorum kendime, bir ışık, tanıdık bir yüz elbet karşına çıkacak ve seni evine götürecek diyorum.
NAFİLE, çıkmıyor ve ben umutsuzluk çıkmazında boğulmaya devam ediyorum…


                                                                                                Kaybolan ben...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder