11 Mart 2011 Cuma

YAŞASIN!!! KAVUŞTUM SANA :)

Meğer ben sana ne kadar çok alışmışım :( Oysa ben çocukluğumdan beri yazdığım günlüğümün yerine hiç bir şey geçemez diyordum. İnsan cidden değişiyormuş. Sen olmayınca kitlendim kaldım. Ve beni, bizi bu duruma sokan zihniyetlere küfürler yağdırdım. Umarım bir daha aynı salaklığı yapmazlar.

Neyse şimdi o şahsiyetlerden bahsedip moralimi daha da bozmak istemiyorum. Şuan cafe'deyim ve Kenan Doğulu "En Kıymetlim" şarkısı çalıyor. Biraz önce o kişinin face ine girdim. Kız arkadaşıyla ismini yazmış profil ismine ve devamında normal olarak soy ismini yazmış. Canım eskisi kadar olmasa da acıdı. Anlamıyorum ben beni artık, ne istediğimi bilmiyorum, ne yapmak istediğimi bilmiyorum...

Ama içimde nedenini bilmediğim, kime olduğunu bilmediğim bir özlem var sadece...

Konuyu değiştirelim hemen :) (Yani yine kaçalım!!!)

Kent Konseyinde geçen hafta Ulusal Gençlik Parlamentosu oldu ve biz ev sahipliği yaptık. Bir o kadar yorucu geçmesine rağmen harikaydı. Harika insanlarla tanıştım, bir çok şey paylaştık. Meğer ne kadar güzel gelecek vaat eden gençliğe sahipmiş Türkiye. Bir de yaşlılarımız kızar bu gençlik nereye gidiyor der. Evet bu gençlik bir yere gidiyor ama güzel bir yere gidiyor :)

22  yaşıma geldim ve ilk kez kendi istediğim yerdeyim ve istediğim şeyleri yapıyorum. Bu yüzden yine de şükrediyorum, çok geç olmadan yolumu buldum :). Umarım bu istediğim yolda umut ettiğim şekilde yükselerek devam ederim. Her gün kendime bir şeyler katarak, kendimden emin ve umutlu bir şekilde merdivenleri tırmanabilirim...

                                                                     "GEÇ DEĞİL GENÇ" diyen ben...

20 Şubat 2011 Pazar

BU BAMBAŞKA BİR SEVGİ, ANLATAMIYORUM Kİ!!!

Kim ne derse desin, ister yensin, ister yenilsin. Ki yenildiği takım fenerbahçe gibi beş para etmez bir taraftarı ve oyuncusu olan takım bile olsa BEN AŞIĞIM BU BEŞİKTAŞ'a. Umurum da değil, kız olduğum için beni ciddiye almasalar da, içimdeki BEŞİKTAŞ aşkına, siyah beyaz aşkına inanmasalar da, söylüyorum işte EVET KIZIM, AMA BEN DE DELİ GİBİ AŞIK OLABİLİYORUM BİR TAKIMA. O yeşil sahanın üzerinde siyah beyazlı takımımı gördüğümde umurumda olmuyor ise her şey, ve her bir futbolcumuzu birbirinden ayırt edemeyecek kadar çok sevebiliyor isem (fenerbahçe'den transfer olanlar hariç), karşı takım oyuncuları tarafından sakatlandıklarında ya da düştüklerinde içimin içi acıyor ise demek ki BEN DE SEVİYORUMDUR.
Evet fenerbahçe yi de fenerbahçelileri de hiç ama hiçççççççççç sevmiyorum. Ama en çok da fenerbahçeli olup da maçını bile izlemeyip, ilk on biri bile bilmeden ben fenerbahçeliyim deyip onu orta yerde öyle salak saçma savunanlardan iki katı nefret ediyorum.
BU YÜZDEN FENERBAHÇELİ OLSUN AMA ADAM GİBİ TARAFTARI OLSUN GELSİN CANIMI YESİN.
Bugüne kadar ailem dahil kimse beni ciddiye almadı ve inanmadı bu kadar sevebileceğime bir takımı. Oysa BEŞİKTAŞ dahil tüm Türkiye ligini ve zamanım yettikçe ispanya, ingiltere, italya liglerini izleyen ben değilmişim gibi he he diyip geçmelerine ve beni bir kez bile maça götürmemelerine rağmen BEN YİNE DE SENİN ARKANDAYIM YANINDA OLAMASAM DA BEŞİKTAŞIM, KALBİM HEP SENİNLE.

                                                                BEŞİKTAŞ AŞKIYLA kavrulan ben...

10 Şubat 2011 Perşembe

İçimdeki insan sevgisini öldürüyorlar...

Artık ne kadar unutsam da unutmak istesem de bütün kötülükleri bazı şahsiyetler yüzünden içimdeki insan sevgisi de ölüyor. Engel olamıyorum ve sesimi çıkaramadıkça daha da deliye dönüyorum.
Ben neden hep çıkmak istedikçe daha da dibe düştüm, neden hep uzaklaşmak istedikçe olduğum yerde saydım?
Kendimden bile sıkıldım, şu ruh halimden. Gündüz neşeli her şeyi unutmuş ben olarak yeniden doğuyorum, hava karardıkça buğulu puslu ben geri geliyor. Kendi halime kalmak istemiyorum bu yüzden. Ben benle baş başa kalınca hep kavga ediyorum ve hep yeniliyorum.
Bu arayış sona ermeli ve artık asıl olan ben aydınlanmalı ve hiç kararmamalı. Nasıl olacak bu bilmiyorum ama artık bu belirsizliğe sabrım kalmadı, nefes alamıyorum, boğuluyorum.


                                                                    Kendinden bile nefret eden ben...

6 Şubat 2011 Pazar

Özel Bir Yeteneğe Sahip Değilim. Sadece Bir Merak Var İçimde, Tutkulu...

Bazen kendimi aptal gibi hissediyorum. Her olumsuzluğa karşı umursamayıp arkama bakmadan ilerlemeyi öğrettim kendi kendime ve unutuyorum çarçabuk artık her şeyi. Bütün olayları, kötülükleri, içimin, beynimin her istemediği şeyi unutabiliyorum. Ve yine yepyeni bir heyecanla, kıpırtıyla ilerlemeye başlıyorum. Nereye koştuğumu, neye koştuğumu bilmiyorum, ama koşuyorum işte.
Hep bir arayış içerisindeyim. Durmadan, yorulmadan, belki de yorulsam da anlamadan daima bir yarış içinde. Ve bu yolun sonunda aradığım ve ne olduğunu bile bilmediğim şeyi bulduğumda sanırım elimden gelen bütün çabayı sarf etmiş ve tükenmiş olacağım.
Tabi yolun sonunda o ne olduğunu bile bilmediğim şey varsa...


                                                                           Kendi kendisini tüketen ben...

2 Şubat 2011 Çarşamba

Gazamız Mübarek Olsun :)

Aslında bugün yazasım yok sana. Ama nedendir bilmem bir yanım yazmak da istiyor. Ruhum daralıyor bu aralar. Oysa canımın sıkılması için bile vaktim yok o derece yoğunum. Sözde finallerim bitiyor ve ben tatile gireceğim ama koca bir yalan bu. Üniversite öğrencisiysen ve iletişim fakültesinde okuyorsan hele bir de halkla ilişkiler ve reklamcılık öğrencisiysen tatil sana uğramayacak demektir. Hoş bu durumdan zerre kadar şikayetçi değilim. Çünkü kendi halime kalmaktan, kendimi dinlemekten, boş boş oturmaktan nefret ediyorum. Bu yüzden elimden geldiğince, yapabileceğim her işe koşuşturuyorum. İyi mi yapıyorum, kötü mü yapıyorum bilmiyorum ama umarım bu çabalamalarımın faydasını görürüm ileri ki yıllarda.
Öyle ya da böyle yarın bu dönemin final sezonunu kapatıyorum. Gazamız Mübarek Olsun :)


                                                                                          Sıkıntılı olan ben...

9 Ocak 2011 Pazar

Obezite Konulu Yarışma...

Sağlık Bakanlığı bu sene insanlığın geleceği adına çok önemli bir konuya değinmiş. Birde değinmekle kalmamış gençleri de bu sorunun içine dahil edip yarışma düzenlemiş.
Obezite artık çağımızın temel sorunu olarak içimize girdi. Bende bunlardan biri olma adayıyım neredeyse artık. Ödevler, projeler, yarışmalar, sınavlar yüzünden can sıkıntısından paso yiyorum ve sonra bilgisayar başına oturup bütün gün ders çalışıyorum. Haliyle sonra da kilo alıyorum. Sözde reklam yarışmasının amacı insanlara sağlıklı beslenmeyi öğretip, fiziksel aktiviteye teşvik etmek ama biz daha kendimiz uygulayamıyoruz ki bunu. İnşallah eğer olursa ilk on a kalırsak sunuma gideceğiz Ankara'ya ve artık potansiyel obezite gençliği olarak, obezite ile ilgili raporumuzu anlatırız ve adamlar da bizi kovar daha kendiniz bilinçlenememişsizin diye :)